SÖMÜRÜLEN İNANÇ YİTİRİLEN HUZUR
Saf inanç çıkar uğruna araçsallaştırışdığında, bereketli topraklar bile insanlara huzur vermez…
ANADOLU
Dünya medeniyetlerinin yollarının kesiştiği, toprağına atılan her tohumun bereketle filizlendiği, tarih boyunca sayısız kavmin “yurt” diye sarıldığı eşsiz bir coğrafya. Böyle bir toprak parçası üzerinde yaşayan Türk milleti, bugün dünyanın en mutlu en refah toplumlarından biri olmalıydı.
Ama değil…Çünkü tarih bize sadece bereket değil ihanetin, gafletin ve yanlış yönetimlerin de izlerini taşıyor.
Medeniyetlerin beşiği, tarih boyunca insanlığın umudu olmuş bereketli topraklar. Her karışı bir efsane, her vadisi bir destan, toprağı aşk kokan ve Anadolu’yu vatan olarak kabul edenlerin kanlarını seve seve döktükleri kutsal topraklar.
Yaşanılan aşk hikayeleri; Şirin için dağları delen Ferhat’i, Leyla’sını arayan Mecnun’u, Zalime karşı dağları mesken tutan Köroğlu’su, Sazi ile ağalara beylere kafa tutan Pir Sultan Abdal’ı, düşünceleri ile insanlara ışık olan Yunus’u Mevlana’si, Hacı Bektaş Veli’si, Nesimi’si ve daha niceleri bu topraklarda yaşadılar.
Dünyanın en büyük emperyalist güçlerinin ordularını Çanakkale’ de Sakarya’ da ve Dumlupınar’ da perişan eden Türk Ordusunun destan yazdığı topraklar. Kurtuluş Savaşı’nın Başkomutanı Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları, savaş boyunca düşmana karşı mücadele eden Nene Hatun, İpsiz Recep, Topal Osman, Sütçü İmam, Yörük Ali Efe, Halide Edip Adıvar, Sabiha Gökçen, Mehmet Akif Ersoy ve Hasan Tahsin gibi binlerce kahramanı ile bu topraklarda yaşayan bir milletin, huzur ve refah içinde olması beklenir. Fakat gerçek bambaşka.
Yıllardır siyasetin ve güç odaklarının, halkın saf inancını ve yurt sevgisini istismar etmesi; umutlarımızı kemiren en büyük kara delik oldu. İnancı afyona, milliyetçiliği slogana dönüştüren bu zihniyet hem yurtta hem gurbette ruhumuzu yaralıyor. Hollanda’ daki yüzbinlerce insanımız bile, “ maneviyat” perdesi altında bölünmüşlük ve güvensizlikle baş başa…
İnanç sömürüldüğünde yürekler en zengin toprakta bile aç kalır…
Peki ne oldu bize?
Hangi kırılma noktalarında değerlerimizi menfaate, umudu yalana feda ettik? Toprak bereketli ama kalpler yorgun umut yoksun. Milletin geleceğini inşa edecek gençler, liyakatsizliğin ve umutsuzluğun kıskacında sıkışıyorsa, orada huzur filizlenir mi?
Sorulması gereken soru şu;
Neden bereketin ortasında yoksunluk yaşıyoruz? Hangi yollarda değerlerimizi çıkarlarımıza heba ettik? Hangi yanlış seçimler, liyakat yerine sadakati yüceltti? Siyaset, halkın refahı yerine kendi ikbaline düştüğünde; cemaat ve tarikatlar ahlakı değil iktidarı kutsadığında, toplumsal vicdan kararıyor.
Güç, insanı değil, insanığı yüceltmeli; aksi halde medeniyet çürür…
Artık suskunluk lüks değil. Bu toplumun her bireyi, inancını, emeğini ve geleceğini korumak için sorumluluk almak zorunda. Bereketli topraklarımız var, fakat huzuru yeniden yeşertecek olan doğruluk, adalet, hukuk ve ortak iradedir.
“ İnanç sömürüldüğünde huzur bereketin ortasında bile açlığa ve sefalete dönüşür.”
Ve ;
“ Gerçek huzur doğruluktan ayrılmayan vicdanda yeşerir. “
Dostça selamlarımla,
Kamil Kopuz
Kkopuz53@gmail.com
The post SÖMÜRÜLEN İNANÇ YİTİRİLEN HUZUR first appeared on Hollanda Haberleri.