Satılık Kalemler, Susturulan Hayatlar

5 saat önce 24

Gazetecilik bir meslek değil, bir namus işidir.

Ama bu ülkede o namus artık toprağa gömülmek üzere.

Bir dönem, tek bir manşet iktidarları yıkardı.

Bugün ise manşetler, sadece Saray’ı kutsamak için atılıyor.

Gerçekler değil, yalanlar; soru soran değil, biat edenler sahnede.

 

Kalemini Satanın Vicdanı Olmaz

 

Bir zamanlar medya, halkın sesi, dördüncü kuvvetti.

Bugün, Saray’ın dördüncü şubesi.

..Sabah

..A Haber

..TRT

..Yeni Şafak

..Star

Bunlar gazete değil; bülten.

Gazeteci değil; saray sözcüsü.

Yüzlerce gazeteci işinden edildi, tutuklandı, sürgüne zorlandı.

Kalanlara ise maaş değil, sus payı ödendi.

Basın kartı değil, sadakat belgesi taşıyorlar.

Ve içeride susturulan bu gazetecilik, dışarıda da susturuyor:

Çünkü kadınlar ölüyor – ve bunu yazan yok.

 

İstanbul Sözleşmesi…

Bir İmza ile Kadınların Yaşam Hakkı Silindi

 

İstanbul Sözleşmesi, Türkiye’de kadınların yaşam güvencesiydi.

1 Ağustos 2014’te yürürlüğe girdi.

Türkiye, ilk imzacısıydı.

Ama Recep Tayyip Erdoğan, bir gece yarısı kararnamesiyle,

ve sadece cemaatlerin oyunu kazanmak uğruna,

21 Mart 2021’de sözleşmeden çekildi.

Ne TBMM tartıştı, ne halkın görüşü alındı.

İki dudak, milyonlarca kadının yaşamını hiçe saydı.

 

Sözleşmeden Çekilince Ne Oldu?

 

Gerçekler yalanlanamaz:

1. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldığından beri en az 2333 kadın öldürüldü.

2. 1325 kadın cinayeti açıkça kayıtlara geçti.

3. 1008 kadının ölümü ise, faili bulunamadığı için şüpheli ölüm olarak kaydedildi.

4. Bu rakamlar, manipülasyonla düşük gösteriliyor.

Gerçekte, bir o kadar da kayıp kadın var.

Ve Erdoğan, bazı kadın katillerini affederek bu cinayetleri meşrulaştırıyor.

 

Devletin Suskunluğu, Medyanın Sessizliği

 

Kadınlar öldürülüyor, failleri serbest.

Ama bu ölümler manşet olmuyor.

Çünkü medya artık sadece “Reis ne dedi?” diye soruyor.

“Bu kadın neden öldürüldü?” diyen kalmamış.

TRT, halkın değil, Saray’ın televizyonu.

Muhalefete saniyeler, iktidara saatler ayrılıyor.

Cumhurbaşkanına rakip olan biri TRT’ye çıkamazken,

bir açıklama bile 10 altyazıyla yayınlanıyor.

 

Yandaş Kalemler… Alkışlayanlar, Utanmayanlar

 

Bazı köşe yazarları var ki; yazı değil, methiye yazıyor.

Eleştirmiyor, sorgulamıyor, sadece alkışlıyor.

Halk gerçeğe muhtaçken, onlar saraya yaranma peşinde.

Cezaevindeki gazetecilere bakıp,

“Türkiye’de basın özgür” diyebilecek kadar yüzsüzleşmiş durumdalar.

 

Sansür Yasası…

Gerçeğe Tahammülsüzlük

 

2022’de çıkarılan “Dezenformasyon Yasası”,

sosyal medyayı da sansürün parçası yaptı.

1. Tweet attın? Suç.

2. Bir haber paylaştın? Suç.

3. Bir karikatür beğendin? Gözaltı mümkün.

Gerçeklerden korkan bir iktidar,

yalanı yasallaştırmaya çalışıyor.

Bugün yaşadığımız budur.

 

Yurt Dışında da Medya Manipülasyonu

 

Sansür sadece Türkiye’de değil.

Avrupa’da da medya kuşatıldı.

1. UID destekli YouTube kanalları

2. Sahte haber portalları

3. Konsolosluk destekli sosyal medya hesapları

Hepsi diasporaya AKP propagandası pompalıyor.

“Avrupa bizi kıskanıyor” yalanı, gençlere pazarlanıyor.

Kadın cinayetleri konuşulmuyor, İstanbul Sözleşmesi adı geçmiyor.

 

Gerçeği Susturursan, Cinayeti Örtersin

 

Bugün kadınlar ölüyor.

Ve bu ölümler susturulmuş medya yüzünden görünmez kalıyor.

Basın susturulursa, halk kandırılır.

Ve halk kandırılırsa, katiller özgür kalır.

Recep Tayyip Erdoğan’ın tek imzayla yok saydığı İstanbul Sözleşmesi,

bugün Türkiye’de kadınların yok sayılmasının temelidir.

Kadın cinayetleri onun kararlarıyla artıyor,

ve onun affettiği katiller kadınları öldürüyor.

Gerçek gazetecilik yaşarsa kadınlar yaşar.

Gerçekler yazılırsa failler korkar.

Ve bir ülkede haber yapılabiliyorsa, hala umut vardır.

Devam edecek:

The post Satılık Kalemler, Susturulan Hayatlar first appeared on Hollanda Haberleri.

Makalenin tamamını oku