Bir tabak yemek…
Kimine sıradan bir akşamın parçası, kimine ulaşılamaz bir hayal.
Işıkları parlayan bir şehirde, karanlık bir odada aç karnına uyuyan çocuklar var.
Sokak köşelerinde soğuğa sarılıp sabahlayan gençler…
Borç mektupları arasında sıkışıp nefes alamayan anne babalar…
Ve bütün bunları sessizce izleyen küçücük kalpler.
Ben ailelerle borçları konuşmaya gittiğimde, köşede oturan çocukların gözlerini görüyorum.
Henüz anlamını bilmedikleri kelimeleri dinliyorlar.
Ama hissediyorlar…
Anne babalarının kaygısını, çaresizliğini, sessiz çığlığını.
O an anlıyorum:
Çocukların kahkahası, yetişkinlerin borç sesleri arasında boğulmamalı.
Oyun oynaması gereken yaşta, “para” kelimesinin ağırlığını taşımamalılar.
Çünkü hiçbir çocuk borç yükünü sırtında hissetmemeli.
Bir tabak yemek, bir güven duygusu, bir gülümseme…
Basit gibi görünen şeyler, aslında en büyük ihtiyaç.
Çocukların hakkı ise sadece çocuk olmaktır.
Ve biz büyükler…
Eğer onların omuzlarına kendi yüklerimizi bırakmaya devam edersek, yalnızca çocukları değil, yarınımızı da kaybederiz.
Şimdi kendimize sormalıyız:
Nasıl oluyor da aynı şehirde bir evde yemek artarken, diğer evde çocuk aç uyuyor?
Nasıl oluyor da gökdelenler yükselirken, küçücük kalpler umutsuzlukla büyüyor?
Çocukları korumak; sadece onların değil, hepimizin geleceğini korumaktır.
Unutmayalım: Çocuklar sadece çocuk kalmalı.
The post Küçük Omuzlara Büyük Yükler first appeared on Hollanda Haberleri.