Su! Tüm canlılar ondan yaratıldı.
“Her canlı şeyi sudan yarattığımızı görmüyorlar mı?” (Enbiya Suresi, 30. Ayet)
O, tüm canlıların yaşam kaynağıdır.
Kararında alınırsa hayat verir,
Fazlasıysa yaşamı sonlandırır.
Hakkın hikmetlerinden biri de, suyun yaratana ulaştırması, susuz bırakmamasıdır.
Gökten tatlı su indirmesi bundandır.
Bir yudum su herkesin hakkıdır.
Ama bir yudum sudan mahrum kalmışlardı Kerbela’nın kızgın çöllerinde…
Mekke’den yola çıkmışlardı.
Başlarında Hz. Ali Efendimiz ve Hz. Fatıma Anamızın oğlu, Hz. Peygamber’in biricik torunu İmam Hüseyin vardı.
Yanlarında çoğu aile fertlerinden oluşan 72 masum. Yıl: 680.
Muaviye, halifeliğin şûra ile belirlenmesi geleneğini bozarak, saltanata çevirmiş ve halifeliği oğlu Yezid’e vermişti.
İmam Hüseyin biat etmeyi reddetti.
Küfe’den, “Gel, sana biat edeceğiz,” diye çağrılar aldı. Mekke’deydi.
Gitmemesi yönünde uyarılar yapılsa da, sözünü vermişti.
Yola düştüler. 72 kişiydiler.
Kerbela’da Yezid’in orduları tarafından kuşatıldılar.
Muharrem ayının 10. günüydü.
4000 kişilik bir ordu, karşılarında sadece 72 kişi…
Ordunun başında Hz. Peygamber’in en sadık sahabelerinden Sa’d Bin Ebu Vakkas’ın oğlu, Ömer Bin Sa’d vardı.
Babasının görse, kahrından ölürdü.
Namaz saatleri geldiğinde 4000 kişi bir yanda, 72 kişi diğer yanda Rablerine secde ediyordu.
Secde edenlerden bir taraf zalim, diğer taraf mazlumdu.
Ve katlettiler acımadan…
Hz. Peygamber’in boynunu öptüğü biricik torununun başını kestiler.
Oysa Hz. Peygamber şöyle buyurmuştu:
“Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir.”
Bir yudum su…
Ciğerleri yana yana şehit oldular.
Tüm Müslümanlar Yezid’e lanet etti.
Evlatlarına en çok “Ali” ve “Hüseyin” ismini verdiler.
Kerbela gerçekten bir hilafet meselesiydi.
Yoksa Haşimoğulları ile Ümeyyeoğulları düşmanlığı mı?
Belki her ikisi de…
Geride, kız kardeşi Zeynep ve oğlu Zeynel Abidin kaldı.
Ehlibeyt’in devamını sağlayacak olan oğul!
Kerbela çöllerinin yakan kumlarında acımasız binlerce kişi vardı.
Büyük şehitler, kevser havuzundan kana kana içerken…
1313 yıl sonra yine bir yaz günü, yine kavurucu bir sıcaklıkta,
Yine Rahman ve Rahim olan, sonsuz merhamet sahibi Allah’a secdeyle yönelmiş aydınlar, Madımak Oteli önünde toplandı.
Zulüm yine benzerdi.
Sadece isimler, zamanlar, mekânlar ve kıyafetler değişmişti.
Yine bir yudum suyu çok gördüler.
Yaktılar üstelik, acımadan.
37 aydınlığı kararttılar.
Oysa onlar sadece ışık yakmak istiyorlardı.
Ama yandılar…
Geriye türküler, şiirler, sözler, semahlar ve isimler kaldı.
Parçaları yakarken bağırıyorlardı: “Cehennem ateşi!”
Oysa kendi akıbetlerini seslendiriyorlardı.
“Her kim bir masumu öldürürse, onun kalacağı yer ebedi cehennemdir, Allah ona lanet edecektir.” (Nisa Suresi, 93. Ayet)
Hz. Peygamber’in ümmeti olduğunu iddia edenler,
O’na yapılan onca zulme rağmen Mekke’nin fethinde sergilediği şu sözden bir nebze alsalardı:
“Bugün size kınama yoktur, hepiniz özgürsünüz.”
Bugün Madımak’ı acı ile anmazdık.
Madımak, Cumhuriyet tarihimize,
Aydınlarının yakıldığı,
Türkülerin, şiirlerin, deyişlerin, semahların öksüz kaldığı bir yer olarak geçti.
Keşke sadece bir otelin adı olarak kalsaydı…
Keşke Sivas, 4 Eylül 1919’daki milli mücadele kararlılığıyla anılsaydı…
Keşke Pir Sultan Abdal’la, Âşık Veysel’le anılsaydı.
2 Temmuz 1993 ile değil…
Acısı, vicdanlı olanın kalbinde sonsuza dek kazılı kalacaktır.
Muharrem ayında, Kerbela ve Madımak canlarına rahmet diliyorum.
Ayrıca, bu dönemde oruç tutmak da önemli bir sünnettir.
Peygamberimizin, bu ayın faziletine dair rivayetleri güçlüdür.
Allah’a emanet olun.
Bayram Tan
The post KERBELA’DAN MADIMAK’A SU HASRETİ first appeared on Hollanda Haberleri.