Medine’ye yaklaştığımızda, ilk olarak Mescid-i Nebevî’nin yüksek minareleri görülür.
Sevgili Nebi’ye ulaşacak olmanın, onu ziyaret edecek olmanın heyecanı var.
Güneş batmak üzere; insanlığa kıyamete kadar ışık saçacak olan İslam Peygamberi’nin yeşil kubbesinin üzerinde!
Sultan Abdülmecid tarafından genişletilen ve bakımı yapılan “Selam Kapısı” önüne gelince heyecan en üst noktaya geliyor.
“Alemlere rahmet olarak gönderilen” Peygamberimizi selamlamak için bekliyoruz.
Sonra, salavatlarla onu selamlıyoruz.
Onun yaşamını hatırlıyoruz.
Onun ümmeti olmanın ayrıcalığını, onurunu hissediyoruz.
Aslında, İslam ve Müslümanlık kavramı, Hz. Âdem ile başlayan iki kavramdır.
Tüm Peygamberler, İslam dinini (Tevhid) tebliğ için görevlendirilmişlerdir.
Kur’an ve Hz. Peygamber de kendilerinden önceki kitapları ve peygamberleri doğrulayıcı, tasdik edici olarak gönderilmişlerdir.
> “O, sana kitabı, daha önceki kitapları (aslını) doğrulayıcı olarak, bir amaç için indirmiştir.” (Âl-i İmrân Suresi, 3. Ayet)
Müslümanlık kavramını, Hz. İbrahim ve Hz. Musa ile ilgili kıssalarda görürüz.
> “İbrahim (a.s.) ne Yahudi ne de Hristiyan’dı; o hanif (Allah’ı birleyen) bir Müslümandı.” (Âl-i İmrân Suresi, 67. Ayet)
Yine, Yunus Suresi 90. Ayet’te boğulmak üzere olan Firavun’un,
> “Ben de iman ettim ve Müslümanlardanım” sözünü söylediğini görüyoruz.
Tabii ki son anda edilen imanı Rabbimiz tarafından reddedilmiştir.
Diğer peygamberlerin getirdiği tebliğler, onlardan sonraki zamanlarda tahrif edilip, bozuldukları ve şirk’e bulaştıkları için; kıyamete kadar tek tevhid dini olan İslam’ı, onun temsilcisi ve tebliğcisi Hz. Muhammed (s.a.v.) ve onun Kur’an ve Sünnet yolundan ayrılmayan ümmeti taşıyacaktır.
Kendisine Müslüman diyen birisi, Hz. Muhammed (a.s.)’ın yolunu izlemiyorsa Müslüman olamaz.
Onun öğrettikleri bizzat kendi denetimi altında kaleme alınıp, güvenilir bir şekilde sonraki nesillere aktarılmıştır.
Aldığı ilahî vahiy ve buyrukları sadece kendi çevresine değil, kâtiplerine yazdırarak kıyamete kadar gelecek tüm insanlığa yol gösterici olarak ulaşmasını sağlamıştır.
Tebliğin daha ilk gününden itibaren hitabı tüm dünya insanlığınadır.
Herhangi bir millet ve dönemle kendini sınırlandırmamıştır.
İnsanlar arasında mutlak eşitliğe önem vermiştir.
İnsanlık tarihi boyunca hükümdarlar, reformistler, devrimciler, büyük fatihler, âlimler ve farklı özellikte insanlar gelmiştir.
Tüm bu özelliklerin sadece bir kişide toplandığı tek kişi Hz. Muhammed (a.s.)’dır.
Reformcu bir kişidir.
Tek kişi olarak başladığı zorlu mücadelesini 23 yılın sonunda sadece hac mevsiminde, Arafat Meydanı’nda 150.000 kişiye ulaştırmıştır.
Kendisinin ve vefatı sonrasındaki ilk 30 yıl sonunda, devasa şekilde topraklarını genişletmiş bir devlet haline geldiğini görüyoruz.
Kendini asla müminlere buyurduğu kuralların üstünde görmüyordu.
Aksine, ashabından daha fazla ibadet ile meşguldü.
Hem barış hem de savaş dönemlerinde düşmanlarına karşı adil ve merhametli davranmıştır.
O, insanlığa çok şeyler öğretmiştir.
Ruhî ve manevî uygulamalar, ahlâk, ekonomi, siyaset yanında kendi güzel davranışlarını miras bırakmıştır.
İyi ki bu dünyaya gelmiş!
İyi ki onun ümmetiyim!
Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi onun üzerine ve hepimizin üzerine olsun.
Önümüzdeki hafta inşallah Kur’an’daki Hz. Muhammed (a.s.)’ı konu alacağım.
Allah’a emanet olun.
Bayram Tan
The post İSLAM PEYGAMBERİ first appeared on Hollanda Haberleri.