Hollanda’daki Türk ve diğer göçmen topluluklarının yarım asrı aşkın geçmişine rağmen, bu tarihsel yolculuk sistemli bir şekilde kayda alınmakta hâlâ geç kalınmış durumda. Yeni yayımlanan “Benim Babam Misafir İşçi” adlı kitap, ikinci kuşak anlatıcıların kaleminden çıkan portrelerle bu boşluğu kısmen doldurmayı amaçlıyor. Ancak bu çaba, aynı zamanda gecikmiş bir toplumsal yüzleşmenin de işareti.
1960’larda Hollanda’nın işgücü ihtiyacını karşılamak üzere gelen işçilerin çocukları bugün artık birer anlatıcı. Bu kitap, yalnızca geçmişe bir övgü değil; aynı zamanda kuşaklar arası sessizliğin kırılması. Kitabın koordinatörü Ömer Hünkar Ilık’ın ifadeleriyle, “Bu sadece bir anı değil, bir kültürel miras çalışması.”
Ancak asıl soru şu: Bu sesler neden bu kadar geç duyuldu? Neden bu insanların hikâyeleri yalnızca bireysel çabalarla gün yüzüne çıkıyor? Kurumsal hafızada neden hâlâ görünmezler?
Rotterdam Belediyesi’nin projeyi kabul edip desteklemesi önemli bir adım. Ancak ulusal düzeyde herhangi bir kurumun bu tür çalışmalara öncülük etmemesi, göçmen hafızasının hâlâ “yerel” ya da “topluluk içi” mesele olarak algılandığını gösteriyor.
Kitapta anlatılan hikâyeler, sadece ailevi nostalji değil. Aynı zamanda ev sahibi ülkeye kök salmaya çalışan insanların çelişkileri, çatışmaları ve derin duygusal dönüşümleri. “Babam misafir işçiydi” cümlesi, bugün artık “biz bu toplumun parçasıyız” diyen bir jenerasyonun sesi hâline geliyor.
Bir katılımcının şu sözleri dikkat çekici: “Babam bir yabancıydı, ama ben bu sokakta büyüdüm. Şimdi kim misafir, kim ev sahibi?”
Göçmen geçmişini belgelerle kalıcı hâle getirmek önemli bir adım. Ancak asıl mesele, bu hikâyelerin kamusal ve akademik alanda hak ettiği itibarı kazanması. Kitaplar, sergiler, belgeseller… Bunlar değerli. Ama aynı zamanda eğitim müfredatlarında, ulusal arşivlerde ve siyasal söylemlerde de yer almalı.
“Benim Babam Misafir İşçi” kitabı, Rotterdam özelinde başlatılmış bir hatırlama çabası. Fakat bu çaba, tüm Hollanda için örnek teşkil etmeli. Çünkü göç sadece tarihsel bir olay değil, bugünkü çokkültürlü toplumun yapı taşıdır.
Göçmen işçilerin hikâyeleri, yalnızca geçmişin değil, bugünün de aynasıdır. Ve bu aynaya daha sık, daha dikkatli bakmak gerekiyor.
The post İkinci Kuşaktan Bir Bakış: Göç Hikâyeleri Kayıt Altına Alınıyor Ama Neden Bu Kadar Geç? first appeared on Hollanda Haberleri.