Hollanda’nın yüksek tirajlı ve saygın gazetelerinden de Volkskrant, geçtiğimiz günlerde Türkiye’deki alkol tartışmasını ele alan dikkat çekici bir haber yayımladı. Haberde yer alan şu soru ise okuyucular arasında büyük yankı uyandırdı:
“Bir üzümü yemek helalken, fermente olduktan sonra alkol haline gelince neden haram olur?”
Bu çarpıcı başlıkla verilen haber, Türkiye’de alkolün sadece bir içki değil, aynı zamanda kültürel kimliğin, dini inancın ve politik duruşun da sembolü haline geldiğini vurguluyor. Biz de de Volkskrant’ın bu haberini temel alarak, alkol tartışmasının dini, toplumsal ve siyasal boyutlarını okuyucularımız için derinlemesine ele almak istedik.
İslam’da Alkol: Sarhoşluk Yasağının Temeli
İslam inancına göre aklı örten ve sarhoşluk veren her madde haram sayılır. Bu nedenle üzüm, hurma veya arpa gibi helal olan maddelerin, fermantasyon süreci sonrası sarhoş edici bir hale gelmesi, hükmünü de değiştirir. Yani mesele üzümün kendisi değil, dönüşüm sürecidir.
Diyanet İşleri Başkanlığı da dahil olmak üzere birçok dini otoriteye göre, burada esas alınan şey “zarar potansiyeli ve aklı örtme” unsurudur. Dolayısıyla alkol, dini açıdan sadece tüketilen bir madde değil, aynı zamanda toplumsal düzeni bozabilecek bir tehdit olarak da değerlendirilir.
de Volkskrant’ın Gözlemi: Türkiye’de Kültürel Kutuplaşma
de Volkskrant haberinde, Türkiye’de alkol konusunun sadece dini değil, aynı zamanda seküler yaşam tarzı ile muhafazakâr değerler arasında bir çatışma alanı haline geldiğini aktarıyor. Haberde İstanbul’daki bir meyhanede çekilen fotoğraflar eşliğinde, rakı sofralarının hâlâ canlı olduğu; ancak bir yandan da devletin alkol tüketimini sınırlandırıcı politikalarla bu kültürü geri plana ittiği vurgulanıyor.
Gazete, alkolü bir “gisten vat van polarisatie” yani “kutuplaşmanın mayalanmış fıçısı” olarak tanımlıyor. Bu güçlü metafor, Türkiye’de alkol tartışmasının aslında ne kadar çok katmanlı bir mesele olduğunu ortaya koyuyor.
Toplumda Karşıt Görüşler
Alkollü içkilere yönelik yüksek vergiler, reklam yasakları ve satış saatleriyle ilgili kısıtlamalar, bir kesim tarafından halk sağlığına yönelik önlem olarak görülse de; bir başka kesim için bu uygulamalar, yaşam tarzına müdahale anlamına geliyor.
Alkolü kültürel bir değer olarak görenler için bu içkiler yalnızca tüketilen bir madde değil, aynı zamanda müzik, edebiyat ve toplumsal hafızanın ayrılmaz bir parçası. Özellikle rakı sofraları, edebiyat ve sanat çevreleriyle özdeşleşmiş durumda.
Sonuç: Asıl Tartışma Hakkında
“Bir üzüm neden helalken, alkol haline geldiğinde haram olur?” sorusu, aslında sadece dini bir merakı değil; kimlik, gelenek, modernite ve özgürlük gibi temel kavramları da gündeme getiriyor.
de Volkskrant’ın haberinde ortaya koyduğu gibi, bu sorunun cevabı yalnızca dini kitaplarda değil; aynı zamanda anayasal haklarda, kültürel hafızada ve bireysel yaşam tercihleriyle devletin müdahale sınırlarında gizli.
Haber: Sedat Tapan
Sedat.tapan@outlook.com