Büyük Satranç Tahtasında Türkiye… Liderler, İhanetler ve Direnişin Kıymeti…

9 saat önce 17

Ortadoğu’da kurulan oyun, ne bugün başladı ne de tesadüfi gelişti. Emperyal akıl, yüzyıllardır bölgeyi dizayn etme çabasında. Enerji kaynakları, jeopolitik konum, inanç fay hatları ve tarihsel travmalar, bu coğrafyanın sürekli olarak yeniden yazılmasına neden oldu. Fakat bir ülke var ki; kaderi, sadece kendi içindeki aktörlerle değil, küresel satranç ustalarının hamleleriyle de şekillendiriliyor: Türkiye.

Ve bu büyük oyunda; hem “direnen” hem de “teslim olan” liderler oldu. Necmettin Erbakan ve Kemal Kılıçdaroğlu, işte tam bu noktada birbirine paralel kaderlerin iki kutbu olarak karşımızda duruyor.

 

Erbakan’ın Tasfiyesi.. Yerli Duruşun Bedeli

 

1990’ların sonunda Refah Partisi iktidara geldiğinde, Necmettin Erbakan sadece siyasi bir figür değildi; emperyal planlara direnen yerli bir duruşun sembolüydü. Türkiye’nin İslam dünyasıyla entegrasyonunu hedeflemesi, D-8 hamlesi, milli sanayi vurgusu, faiz lobilerine karşı söylemleri, “yerli ve bağımsız Türkiye” hayalini büyüttü.

Ancak bu hayal, dış güçlerin ve içerideki iş birlikçilerin planına çomak soktu. Erbakan, 28 Şubat post-modern darbesiyle devre dışı bırakıldı. Ama unutulmamalı: O tasfiye edilirken sadece bir lider değil, milli egemenlik fikri de bir darbe aldı. Onun tasfiyesine onay verenler arasında ise bugün “yerli ve milli” söylemini kullananların öncülleri vardı.

 

AKP’nin Uzun İktidarı… Teslimiyetin Kurumsallaşması

Adalet ve Kalkınma Partisi, 2002’de iktidara geldiğinde halk umutluydu. Ancak yıllar geçtikçe ortaya çıkan tablo; teslimiyetin kurumsallaştığı, Türkiye’nin yer altı ve yer üstü kaynaklarının uluslararası sermayeye peşkeş çekildiği bir düzendi. Özelleştirme adı altında kamu varlıkları elden çıkarıldı. Emperyal güçlerin ekonomik ve siyasi ajandaları iç hukukla uyumlu hale getirildi. Bu süreçte AKP, “Büyük Ortadoğu Projesi”nin eş başkanı olarak aktif rol aldı.

Komşu ülkeler paramparça edildi. Irak, Suriye, Libya… Bu coğrafyalarda sadece toprak değil, kadınların onuru, çocukların geleceği ve toplumların belleği de parçalandı. Bu yıkım, sadece dış müdahaleyle değil, içeriden verilen destekle de gerçekleşti.

 

Kılıçdaroğlu’nun Sessiz Direnişi… Satın Alınamayan Adam

 

Ve şimdi, bir başka kırılma noktasındayız. Cumhuriyet’in son kalesi olarak görülen CHP içinde de bir dönüşüm yaşandı. Kemal Kılıçdaroğlu, yolsuzluğa bulaşmayan, pazarlıklara yanaşmayan, devlet aklıyla toplum vicdanını dengelemeye çalışan bir çizgi sundu. Ancak bu çizgi; içerideki ihanet çeteleri tarafından “değişim” ambalajı altında yok edilmeye çalışıldı.

Kılıçdaroğlu’na yapılan, sadece bir liderin tasfiyesi değil; 100 yıllık Cumhuriyet’in halkçı damarına yapılan bir operasyondur. Çünkü onun çizgisi; Batı’nın güdümündeki “makul muhalefet” rolüne sığmadı. O, seçimi kaybetmiş olabilir ama mücadeleyi bırakmadı. İşte bu nedenle hâlâ bir umut olarak görülüyor. Umudun adı: Kemal Kılıçdaroğlu.

 

Barış mı, Tuzak mı?

 

Bugün Türkiye, tarihin en kritik kavşaklarından birinde. Bir yanda 40 yıllık savaşın bitirilmesi, diğer yanda 100 yıllık Cumhuriyet’in kurucu ilkelerinin yok edilmesi riski. “Barış” adıyla servis edilen süreç, aslında Büyük Ortadoğu Projesi’nin revize edilmiş hali mi?

Unutulmamalı: Demokrasi olmadan barış olmaz. Eğer barış, tek adam rejiminin tahkim edilmesine hizmet ediyorsa; bu bir tuzaktır. Eğer barış, içeride muhalefetin bastırılması, dışarıda ise İsrail’in yayılmacılığına zemin hazırlanmasıysa; bu bir teslimiyettir.

Recep Tayyip Erdoğan hâlâ eş başkanlık görevini yerine getiriyorsa, bu “barış süreci” kim için barış olacaktır? Suriye’de, Irak’ta, Filistin’de kan akarken, barış söylemi ne kadar sahici olabilir?

 

Geleceğe Dönük Uyarı ve Yol Haritası

 

Türkiye’nin önünde üç temel seçenek var…

1. Teslimiyet: Emperyal güçlerle uyumlu, tek adam rejimine boyun eğen, halktan kopuk bir iktidar düzeni.

2. Kaos: Liderlik boşluğunun, kurumların çöküşünün ve dış müdahalelerin hızlandığı bir istikrarsızlık süreci.

 

3. Direniş ve Yeniden Kuruluş..

 

Erbakan’ın bağımsızlıkçı mirasıyla, Kılıçdaroğlu’nun ahlaki siyasetini sentezleyen; halkçı, demokratik, laik, milli bir yeniden inşa hareketi.

Bu üçüncü yol; kolay değil. Ama mümkün. Eğer halk uyanırsa. Eğer medya, akademi ve sivil toplum üzerindeki korku zinciri kırılırsa. Eğer satın alınamayanlar çoğalırsa.

 

Sonuç…

Satranç Tahtasında Yeni Hamle Zamanı

 

Türkiye bir satranç tahtası. Oyuncular belli, taşlar yerli yerinde. Ama unutmamalı: En güçlü hamle, taşların ruhuna sahip çıkan halktan gelir. Erbakan’ı ve Kılıçdaroğlu’nu devre dışı bırakan akıl, şimdi bu halkın iradesini hedef alıyor.

Eğer oyun doğru okunursa, Türkiye yeniden oyunu kurabilir. Ama eğer bir kez daha aldanılırsa; kaybedilen sadece bir lider değil, bir ülkenin geleceği olacaktır.

 

“Hiçbir ülke yoktur ki kendi içerisinde bizim kadar çok hain yetiştirebilsin.”

– İsmet İnönü’ye atfedilen, acı ama gerçek bir tespit.

Bu söz, sadece geçmişi değil, bugünü de özetliyor.

İhaneti tanımayan halk, yeniden direnişi inşa edemez.

Umut, hala mümkün; ama önce oyunu görmemiz gerekiyor.

The post Büyük Satranç Tahtasında Türkiye… Liderler, İhanetler ve Direnişin Kıymeti… first appeared on Hollanda Haberleri.

Makalenin tamamını oku