Hollanda Başbakanı Dick Schoof’u konuk eden Almanya Başbakanı Friedrich Merz, Hollanda’da aşırı sağcı Özgürlük Partisi (PVV) lideri Geert Wilders’in, göçmen politikalarındaki anlaşmazlık nedeniyle partisini koalisyondan çekmesiyle hükümetin düşmesinin sorulması üzerine ona neler söylediğini açıkladı. Öte yandan Hollanda’da sivil vatandaşların Almanya sınırlarına giderek sınır kontrolü yapmaları gibi benzer bir durumun ülkesinde olmasını beklemediğini belirten Almanya Başbakanı Friedrich Merz, böyle bir durumdan endişelenmediğini söyledi.
Başbakan Merz, Berlin’de konuk ettiği Hollanda Başbakanı Dick Schoof ile düzenlenen ortak basın toplantısında gazetecilere açıklamalarda bulundu.
Merz, Hollanda’da sivil vatandaşların sınırlarda yasa dışı göçmenleri engellemek üzere başlattığı kontrollerin Almanya sınırlarında da yapılıp yapılmayacağını sorulması üzerine, “Burada benzer bir şeyin olacağından endişe etmiyorum. Almanya’da biri bunu yapsaydı, bu yasa dışı olurdu. Polis ve sınırları kontrol etmekle görevli olanlar da dahil olmak üzere sorumlu yetkililerin böyle bir eylemi derhal durduracağını varsayıyorum.” dedi.
Şu anda böyle bir şeyi düşünmek için hiçbir neden göremediğini aktaran Merz, “Çünkü gerekli ve mümkün olan sınır kontrolleri şu anda Almanya’da orantılılık ilkesine uygun olarak gerçekleştiriliyor. Rakamlardan da görüldüğü gibi, bir etki yaratıyorlar. Bu açıdan, bu sorunu ele almamız gerektiğini düşünmüyorum.” ifadelerini kullandı.
Merz, sınır kontrollerinin sadece geçici bir çözüm olabileceğini bildiklerini ancak Avrupa’nın dış sınırlarındaki sorunu birlikte çözmek istediklerini kaydetti.
– Rusya’ya yaptırımlar
AB’nin Rusya’ya 18. yaptırım paketi hazırlığında olduğunu hatırlatan Merz, bunun bankacılık ve enerji sektöründe daha fazla yaptırım olacağı anlamına geldiğini belirterek, “Yaptırımların şimdiye kadar hiçbir işe yaramadığı izlenimini ortadan kaldırmak istiyorum. Yaptırımlar Rus ekonomisini sert bir şekilde vurdu. Rusya’nın bu savaşa ne kadar dayanabileceği sorusu da yaptırımların etkinliğine bağlı.” diye konuştu.
Merz, Rusya’ya uygulanan yaptırımlar ne kadar güçlü olursa korkunç savaşı (Ukrayna-Rusya) bitirme şansının da o kadar erken olacağını vurguladı.
Almanya’daki asker açığı konusuna da değinen Merz, “(Askerliğe) Çekicilik programlarının ve gönüllü katılımın yeterli olup olmadığına yakından bakmamız gerekecek. Gönüllü katılım yeterli değilse, o zaman çok yakında ek adımları tartışmamız gerekecek.” dedi.
– Daha fazla serbest ticaret anlaşması istedi
Alman Şansölye, dünyada daha fazla serbest ticaret anlaşmasına ihtiyacın olduğunu belirterek, bunların Avrupa Birliği (AB), Avrupa kurumlarında ve Avrupa Parlamentosu’nda kabul edilmesi ve onaylanması gereken gerçek ticaret anlaşmaları olduğunu ifade etti.
Avrupa ile ABD arasında bir ticaret çatışmasına ihtiyaçlarının olmadığına işaret eden Merz, “Bunu geçen hafta Başkan Donald Trump ile de görüştüm. Sonunda her iki taraf da kaybeden taraf olarak sahadan ayrılacaktır. Bu nedenle, Avrupa Komisyonu’nun bu konuyu ilerletmesi iyi bir şey. Berlin’den adil bir anlaşmanın sağlanması için yapabileceğimiz her şeyi yapmaya hazırız. Bu Amerika için de, Almanya için de iyi bir şey.” değerlendirmesinde bulundu.
– Hollanda Başbakanı Schoof Ukrayna’ya desteğini yineledi
Hollanda Başbakanı Dick Schoof ise Rusya-Ukrayna savaşında Ukrayna’nın güçlü kalmasının sağlanması durumunda sona erebileceğini söyledi.
Ukrayna’yı politik, askeri, finansal ve aynı zamanda ahlaki olarak desteklemenin önemine dikkati çeken ve bu konuda desteğini yineleyen Schoof, Rusya’ya sürekli baskı uygulanması gerektiğini bu baskının da yalnızca bir yaptırım paketi aracılığıyla önemli ölçüde uygulanabileceğini savundu.
Hollanda hükümetinin her zaman yaptırım paketlerini destekleyeceğinin altını çizen Schoof, “Rusya’nın gerçekten müzakere masasına oturmasını sağlamak için bu yolda devam etmeliyiz, böylece önce ateşkes hakkında konuşabilir ve sonra daha fazla müzakere yoluyla barışa doğru ilerleyebiliriz. Bu, Ukrayna’nın güvenliği ve Rusya’nın başlattığı savaş göz önüne alındığında Avrupa’nın güvenliği için önemlidir.” diye konuştu.
Hollanda’da aşırı sağcı Özgürlük Partisi (PVV) lideri Geert Wilders’in, göçmen politikalarındaki anlaşmazlık nedeniyle partisini koalisyondan çekmesiyle hükümetin düşmesinin sorulması üzerine Schoof, şu şekilde konuştu:
“Geçen hafta Geerts Wilders, beni sabah 8.30’da arayıp hükümetten çekildiğini bildirdi. Parlamentoda şu anda hükümetten ayrılmanın gereksiz ve sorumsuz olduğunu belirttim. Gereksizdi, çünkü göçü tartışıyorduk ve koalisyon anlaşmamızda ana hatlar boyunca önlemleri listelemiş ve onaylamıştık. Sorumsuzcaydı çünkü bir yıldan biraz fazla bir süredir sahip olduğumuz Hollanda hükümetinin, geniş bir parlamento çoğunluğuyla bu zamanlarda gerekli kararları gerçekten alabileceği jeopolitik bir durumdayız.”
Alman hükümeti, İtalyan Unicredit’in Commerzbank’ı devralmasına karşı çıkıyor
Almanya Başbakanı Friedrich Merz, LinkedIn’de yayınlanan ve Commerzbank çalışanlarına hitaben yazdığı mektupta, UniCredit’in Frankfurt merkezli Commerzbank’ı devralma planına bir kez daha açıkça karşı çıktı.
Almanya’nın en büyük ikinci bankasına UniCredit’inki gibi “koordinasyonsuz” ve “dostane” olmayan eylemlerin kabul edilemez olduğunu savunan Merz, Commerzbank’ın KOBİ’lerin finansmanı için hayati önem taşıyan sistemik öneme sahip bankalar arasında yer aldığını belirtti.
İki sayfalık mektupta Merz, Alman hükümetinin güçlü ve bağımsız bir Commerzbank’a bağlı olduğunu vurguladı.
Almanya Maliye Bakanı Lars Klingbeil de İsveçli mevkidaşı Elisabeth Svantesson ile Berlin’de düzenlediği basın toplantısında, Merz’in söz konusu mektubundan dolayı müteşekkir olduğunu belirterek, “Şansölyenin siyasi açıklamasının da tek başına önemli bir siyasi sinyal olduğunun farkındayım. Ancak biz de siyasi tartışmalar yürütüyoruz. Sonuçlar ortaya çıkar çıkmaz kamuoyuna açıklanacaktır.” İfadelerini kullandı.
UniCredit, Eylül 2024’te Alman federal hükümetin bankadaki yüzde 9 hissesini satın almıştı. İtalyan banka, daha sonra Alman bankanın yüzde 21 hissesini finansal araçlar yoluyla satın alarak bankadaki payını yüzde 28’e yükseltmişti.
İtalyan banka, daha önce Commerzbank’taki payını yüzde 29,9 çıkarmak için yasal başvuruda bulunacağını duyurmuştu.
Alman basınında, Commerzbank yönetiminin, Banka İşçi Konseyi’nin ve sendikaların yanı sıra federal hükümetin de Unicredit’in Alman bankasında hisse payını artırmasına sıcak bakmadığı iddia ediliyordu.
Alman siyasetçiler de Almanya’nın kalan birkaç büyük ticari bankasından birini kaybetmekten ve ülkelerinin kaderini yüksek borçlu İtalya’nın kaderine bağlamaktan endişe ettikleri belirtiliyor.
Unicredit’in Commerzbank’ta yüzde 30 veya daha fazla hisseye sahip olması halinde yasal olarak Alman bankaya devralma teklifi sunması gerekiyor