Devletin Partiye Dönüşmesi
Bölüm 4
Bir ülkede adalet yoksa, hukuk sadece bir tabeladır. O tabelanın ardında ise çürümüşlük, tarafgirlik, korku büyür. Ve bugün Türkiye’de yargı artık bağımsız değil, bağlıdır. Tarafı bellidir… Saray.
Yargıçlar hukuk adına değil, talimatla karar veriyor. Savcılar delile değil, kişinin hangi partiden olduğuna bakıyor. Polis yurttaşın değil, iktidarın hizmetinde. Jandarma, devletin değil, partinin nöbetinde.
Mahkeme Kürsüsünden Parti Şubesine
Binlerce hakim ve savcı, bir gecede ihraç edildi. Yerlerine sadakatli, torpilli, itaatkar kadrolar getirildi. Karar veren değil, emir alan yargıçlar yaratıldı.
Adalet bir terazidir. Ama bu terazinin kefesine sadece AKP lehine kararlar konuluyor.
1. Selahattin Demirtaş yıllardır tutuklu.
2. Osman Kavala için AİHM “serbest bırakılmalı” dedi. Karar yok.
3. Çok sayıda CHP’li milletvekili, belediye başkanı, yazar, akademisyen ve gazeteci – hiçbir somut suç işlemedikleri halde – özgürlüklerinden alıkonuluyor.
4. Kemal Kılıçdaroğlu’na linç girişiminde bulunanlar ise serbest bırakılıyor.
Peki bu yargı, mafya ile kol kola gezenleri sorguluyor mu? Hayır. Bakanlıktan zenginleşenleri yargılıyor mu? Hayır. Çünkü bu artık bir yargı değil; Saray’ın şubesi.
Devletin Bütünü Partiye Teslim
AKP yalnızca adliyeyi değil, devleti tümüyle dönüştürdü. Müfettiş, vali, kaymakam, emniyet müdürü… Hepsi tek bir soruya göre seçiliyor:
“Reis’i sever mi?”
Devlet memuru değil, parti kadrosu gibiler artık. Görev tanımı yok; sadakat testi var. Hukuk değil, biat ödüllendiriliyor.
Yurt Dışında da Aynı Baskı
Sanmayın ki bu kuşatma sadece içeride. Avrupa’da, özellikle Hollanda, Almanya, Belçika’da konsolosluklar, camiler, kültür merkezleri, Yunus Emre Enstitüsü, UID… Hepsi artık AKP’nin yurt dışı teşkilatları gibi çalışıyor.
1. Konsolosluk, vatandaşın değil; iktidarın temsilcisi gibi görev yapmakta.
2. Cami, ibadet yeri değil; siyasi kürsüye dönüşmüş.
3. Kültürel etkinlikler, fikir değil; propaganda yayıyor.
4. Evrensel sanat yok, eleştiren sanatçıya yer yok.
Kürt’e, Alevi’ye, solcuya kapılar kapalı. Sadece iktidarın sesine yer var.
UID: Yurtdışı Faşizminin Kolu
Bir zamanlar UETD olan UID, artık AKP’nin yurt dışı örgütlenmesinin partizan kolu.
1. Amaç: Oy toplamak, muhalefeti susturmak, farklı düşüneni yaftalamak.
2. Bazı camilerde cuma hutbesinde siyasi mesaj veriliyor.
3. Bazı derneklerde Erdoğan’ın kitapları dağıtılıyor.
4. Bazı ailelerde çocuklara, “Reis’i eleştirme, başın belaya girer,” deniyor.
Sosyal Medya Paylaşımlarına Baskı ve Gümrükte Gözaltılar
Bugün sosyal medyada Saray’ı ya da AKP’nin faşizan iktidarını eleştiren birkaç satır yazan bir yurttaş, ülkesine geri döndüğünde gümrükte alıkonabiliyor. Yıllardır yaşanan bu tablo, artık sıradanlaşmış durumda:
1. Avrupa’da yaşayan milyonlarca insan, sırf Facebook’ta ya da Twitter’da bir paylaşım yaptığı için pasaport kontrolünde gözaltına alınmaktan korkuyor.
2. Anne-babasını görmeye giden bir gencin, havaalanında ters kelepçeyle gözaltına alındığı örnekler var.
3. Aylardır, hatta yıllardır özgürlüğünden alıkonulan masum insanlar bulunuyor.
Bu atmosfer, yalnızca Türkiye’yi değil, Avrupa’daki milyonlarca gurbetçiyi de nefessiz bırakıyor.
Devlet mi, Parti mi?
Her yurttaş şu soruyu sormalı:
“Karşımdaki yapı devlet mi, yoksa bir parti mi?”
1. Hâkimler partizan,
2. Polis taraflı,
3. Camiler propaganda merkezi,
4. Kültür merkezleri sansür kurumuysa…
5. Ve yurtdışındaki görevli diplomatlar bile, iktidarın memuru gibi davranıyorsa…
Evet, devlet çoktan partiye dönüşmüş demektir.
Faşizm Sadece İçeride Değil
Bir ülkede baskı varsa, onun gölgesi diasporaya da düşer. Avrupa’daki Türkler seçim zamanı konsolosluk önlerinde hizaya diziliyor.
Kim hangi partiye oy verdi, kim “yanlış adım” attı – fişlenme korkusu her yerde. İnsanlar pasaport alırken bile çekiniyor.
Oysa devlet, yurttaşına gözdağı vermez; güven verir.
Cami huzur yeridir; kürsü değil.
Kültür merkezi fikir sunar; dogma değil.
The post ADALETİN İFLASI first appeared on Hollanda Haberleri.